Van, deyince akan sular duruyor benim için.
Oraya gittiğimde anladım yaşamdaki amacımı.
Gevaş’ın bir köyündeki tek gözü küçük yaşta sakatlanan ve bu yüzden okul hayatı başlamadan biten Müslüm ile tanıştığımda…
Van, deyince akan sular duruyor benim için.
Oraya gittiğimde anladım yaşamdaki amacımı.
Gevaş’ın bir köyündeki tek gözü küçük yaşta sakatlanan ve bu yüzden okul hayatı başlamadan biten Müslüm ile tanıştığımda…
(2000, 29 ekim)
Kentten köye de olsa köyden kente de yolculuğun büyülü yanlarını yaşamak mümkün.Tabii farkındalık algısı açık olanlara…
Dört ayın sonunda değiştiğimi farkediyorum hem de tüm hücrelerimde…Şehirde daha kolay yorulduğumu, daha çok sızlandığımı, her zaman kolayca başa çıktığım şeylerin bu sefer beni kolayca yıldırdığını görüyorum. Öte yandan ailemle geçirdiğim zamanların kıymetini daha iyi anlıyorum. Beraberken hissettiğim huzuru iyice çekiyorum içime…Biliyorum ki kendi hikâyemi yazmak için mekân değiştirdiğimde bu huzuru yanımda taşımam gerekecek.
Güzel sürprizler hazırlamış İstanbul’daki odam bana…eski kutular, eski kutulardan baş çıkartan köşesi çoktan eriyip giden defterler, o defterlerin arasından sırıtan yırtık pırtık kağıt paçavraları, o paçavralardan fışkıran duygular…Hepsi öyle büyülü ki sanki yıllar öncesinden bugün için hazırlanmışlar. O zaman neden olduğunu ne olduğunu çıkartamadığım duygularım, cümlelerim şimdi yarınıma ışık oluyorlar.
İçi kıpır kıpır olan ama bir türlü tası tarağı toplayamayanlara duyurulur: Yola çıkmak, yola çıkamamak kadar yorucu daha fazla değil…
“Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?”
Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
…Haksızlığa ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
…
Köylüleri niçin öldürmeliyiz ? Okumaya devam et “Köylüleri niçin öldürmeliyiz?” ve “Kentlileri niçin öldürmeliyiz?”
Çünkü çok üzülüyorum.
Neden üzülüyorum?
Çünkü yok olan-olmayan herşeyin bir parçasıyım.
Neden yazıyorum?
Belki üzüntüm birazcık olsun azalır diye.
Neden yok oluşlar bu kadar dramatik?
Herhalde bilginin bu kadar hızlı yayıldığı ve insanın ruh halinin bu kadar kırılgan olduğu bir dönem daha önce yaşanmamıştır. Sahip olabileceğimiz herşeye sahibiz ve hepsini en değerlilerinden başlayarak yitiriyoruz.
Toprak, su, hava…
Bu dram neden benim bünyemi böyle derinden etkiliyor?
Sanırım genlerim yok olmamayı ve mevcut koşullarda kendilerini iyileştirerek var olmayı istiyor. Bu da beni yaklaşan bir tehlikeye karşı tetikte olmam için sürekli uyanık tutuyor. Üstüne üstlük ben sadece genlerlerimi değil, ruh ve akıl taşıyorum bedenimde. Ruhum daha huzurlu aklım da işe yarayabileceği özgün bir dünyayı hakediyor.
Oysa ki ben kanser olmak istemiyorum
Ben yakınımdakilerin, sevdiklerimin kanser olduklarını duymak istemiyorum.
Onları nedenini bildikleri ya da bilmedikleri acı dolu bir sona bir hiç uğruna uğurlamak istemiyorum.
Ben GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDA-TOHUM-YEM istemiyorum
Ben KİMYASALLAR ve PETROL LOBİSİYLE YÖNETİLEN GIDA SİSTEMİ istemiyorum
Ben BAŞTA DOĞANIN ardından İNSANLARIN YAŞAM HAKLARININ HESLER, TERMİK, ALTIN MADENLERİ VE NÜKLEERLERLE GASPEDİLMESİNİ istemiyorum
Ben sözde demokrasi istemiyorum
Ben ÇILGIN PROJELER istemiyorum
Ben HAKLARINA SAHİP ÇIKMAYAN, SUSAN bir TOPLUM istemiyorum