Doyamıyorum sevmelere, bakmalara, izlemelere, üzerine titremelere…
Gözüm, kulağım, zaman zaman tuttuğum nefesim hep onun üzerinde.
İstiyorum ki iyi hissetsin, sıhhatte olsun; tatsın ateşi ama bilsin geçiciliğini, düşsün ama ağlamasın, ağlasın ve sakinleşsin; öğrendiğini unutmasın, gerektiğinde kolaylıkla hatırlasın, çok sevsin-sevilsin, sevgiden hiç şüphe etmesin…
Kaybolsun
ama
hep eve dönsün!
Ağlıyor, üzülüyor, hayata karşı geliyor, isyan ediyor, kızıyor, öfkeleniyor, özlem çekiyor, haklılığını kanıtlamak istiyor, inatlaşıyor, kırılıyor, görmezden geliyor, kaçıyor, yalan söylüyor, sır saklıyor, saldırganlaşıyor…
Giydiği zırhın sivri, keskin, yaralayıcı silahları var.
Ben, o silahların tetiğindeyim.
Ben, onun zırhının sırında, sırlarının sınırındayım.
O, benden habersiz, ben ise onun bilinmeyeni, erişilemeyeni…
*
Usul usul yaklaşıyorum
Kime?
Nasıl
Usul usul
Bebek adımlarıyla
Zira kendimin öğrenmesinin zamanı geldi, ben kendimin sırrında, sınırlarında yaşayan ve aslında hiç de sır olmayanım; ben kendimin nefesinde ısınan, kalp atışında titreşen, hep aradığı, en yakınında bulamadığıyım.